20 Ağustos 2008 Çarşamba

Eriyen düşler...

Zaman erimeye başlar aniden
Dudaklarına keşkeler çöker
İsteksizliğin vurur ansızın yüzüne
İstemezsin bitmesini o anın...
Gülmekten vazgeçeceğini bilirsin bir kahinin geleceği bilmesi gibi
Her dokunuşunda mum biraz daha erir
Biraz daha dolar eridikçe içi
Ya sönecektir sıcak,yumuşak suyuna banıp
Ya da bitecektir zamana dayanamayıp ölecektir...
Öyle bir an gelir ki...
Pişmanlık duymadan dolar gözlerin
Yalanlar çıkar koşarak ağzından...
Keşke yakmasaydım o tahtadan yapılmış kısa kibrit çöpünü dersin...
Her keşke daha bir dökülür içine
Daha bir boşalır içindeki mumun erimiş sularının doldurduğu bardağın
O an kararır gözlerin
Ve karardığı her ana lanetler okursun
Durdurmak istersin ve suratına bakmadığın
Dokunmadığın,
Seni öpmek için yanaştığında başını yıldızlara çevirdiğin her anı geri istersin...
Bencil hayattan...
O dakikalar çoktan çalınmıştır senden
Sana sadece keşkeli cümleler kalır
Harfler karıştırılır ve dizilir önüne...
Ne istediğini bulmak kalır sadece geriye...
Başımı çevirdiğim her an suratına bakıp gülümseseydim der içindeki o suskun ağlamaklı ses
Eritirdik zamanı...
Tükeneceğini bile bile yakardık kibriti
Karanlığımızda yalnız olmadığımızı anlamak için...
Yakardık zamanın o beyaz ipini
Tükenmezmiş...
Her dolduğumuzda donarak tekrar dönermişiz başlara
Unutmasakta tükenmeyeceğimizi,
Her gece tükenecekmişiz gibi o acı korkuyla uyanırmışız..
Her şafakta dalarken uykumuza,
Diğer bir gece korkacağımızı bile bile dalarmışız
Eriyen düşlere...

Hiç yorum yok: