20 Ağustos 2008 Çarşamba

Acı mı bu...

Acı mı?Acı mıydı bütün bu yaşadıklarımız?Yoksa basit bir oyun muydu tek başımıza oynadığımız?İki ayrı uçurumdan iki ayrı insanın atlayışı gibi ,aynı anda...Kesişme noktaları aynı olan derin çukurlardan attık kendimizi kendi ellerimizle.

Son yazımı sana yazıyorum.En güzel yazımı da sana yazdığım gibi...Neden sonların gelişini kolaylaştırıyor bu beyinlerimiz?Sonsuzluğun bile sonu vardı beyinlerimizce.Peki neden sonumuzu sonsuzluktan uzatamıyoruz?Bu kez de pes etmedim hayattan ama yoruldum pes edilen filmleri seyretmekten...Gözlerimi ovuşturmaktan yaşlar akıttım yine kendi kendime kendimden yaşlar...

Son kez okur musun beni?Son kez çöz bütün şifrelediğim gizemlerimi...Ne düşündüğümü anlat bana.Evet bir kez ve son kez anlat...Kendimi dinlemekten nefret ediyorum çünkü.

Zorlanıyorum yazarken.Elimden düşüyor kalemim...O da bir boşluğa düşüyor benim gibi acımasız bir boşluğa...Karanlık ve derin bir boşluğa.Tıpkı dolmadan önceki kalbimdeki boşluğum gibi...

Kendine kıyan birini düşün...Çok yukarılara çıkmış uçabilmek için üç saniye...Belki uçamamanın ezikliğini yaşamış hayatı boyunca...Kendini avutmak istiyor uçarak.Tıpkı seninde kendini avutmak istemen gibi...

Ölümle yaşam arasında duruyor.Bir bacağı bir uçurumda diğeri ötekinde duran benim gibi...Bilinçaltı ne diyor sorsana bir?Belki gerçekleştirmesi imkansız hayalleri için acı çekiyordur...Yenik düşüyor kendine.Görüyor musun?Tanrı yenik düştü bir kez daha...

Ölümle yaşam arasındaki o üç saniyede düşündükleriyle kaç kitap yazılabilir,kaç kareli kağıt doldurulabilir acaba?Evet benim ruhumda yaşamla ölüm arasında...Okur musun beynini?Ruhum kaç kitap yazıyor bu sırada?Cevabı vereyim mi sana...Sadece üç harflik bir “SEN” i yazıyor...

Hiç yorum yok: